Vazife Maluliyeti

Vazife Malulü Nedir?

Malul kelimesi, sakatlık, hastalık, vücut veya organ fonksiyonlarının kısmen veya tamamen kaybı anlamını taşır. Vazife ise kamu hizmeti icra edenlerin yaptığı işe verilen isimdir. İşte bu iki kavram bir araya geldiğinde yani bir kişi kamu hizmeti yaparken kalıcı sağlık problemlerine maruz kalırsa vazife malulü olur. Ancak bir kişinin vazife malulü olup olmadığının tespiti biz dizi kanun ve yönetmelikte sayılan şartlara göre değerlendirilir.

Türk hukukunda vazife malullüğü konusu 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda düzenlenmiştir. 5434 ve 5510 sayılı kanunlar baba-oğul gibidirler. 5510 sayılı kanun 2008 yılında yürürlüğe girerek eski 5434 sayılı kanunun neredeyse bütün maddelerini ortadan kaldırmıştır. Ancak 5434 sayılı kanun vazife malullüğ konusunda hala uygulanmaktadır. 1 Ekim 2008 öncesi kamu hizmetine giren kişilerin vazife malullüğü hala 5434’ün ilgili hükümlerine göre değerlendirilir. 1 Ekim 2008 sonrası kamu hizmetine giren kişilere ise 5510 sayılı yeni kanunun hükümleri uygulanır.

5434 Sayılı Kanuna Göre Vazife Malullüğü

5434 sayılı kanunda üç ayrı maluliyet türü düzenlenmiştir: Adi malullük, harp malullüğü ve vazife malullüğü. 1 Ekim 2008 öncesi kamu hizmetine girenlerle ilgili olarak 5434 sayılı kanunun 44’üncü maddesi düzenleme yapmıştır. 5434 sayılı Kanunun “Malullük” başlıklı 44/1. maddesinde;

“Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (malul) denir ve haklarında bu kanunun malullüğe ait hükümleri uygulanır.”

hükmüne, 45. maddesinde;

“44 üncü maddede yazılı malullük;

a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;

b) Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;

c) Kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartıyla),

ç) Fabrika, atölye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa; Buna (vazife malullüğü) ve bunlara uğrayanlara da (vazife malulü) denir. “

 hükmüne yer verilmiştir. 49’uncu maddede bu kişilere başvurmaları halinde aylık bağlanacağı ifade edilmiştir.

5510 sayılı Kanuna Göre Vazife Malullüğü

5510 sayılı kanunun 47’nci maddesi;

“…sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir”

şeklindedir. Ancak malullük durumunun;

a)Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,

b) Mevzuat ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,

c) Yasak fiilleri yapmaktan,

d) İntihara teşebbüsten,

e) Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından,

doğmamış olması gerekir.

Görüleceği üzere hukukumuzda vazife malullüğü temelde iki farklı kanuna bakılarak tespit edilir. Ancak kanun koyucu tarafından subay, astsubay, yedek subay, uzman erbaş, er, polis, korucu gibi meslek grupları için daha iyi şartlara sahip malullük düzenlemeleri getirilmiştir. Bu özel malullük halleri için 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanuna bakmak gerekecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir