Askeri Tazminat Davaları AYİM Kararları

  • “Anayasanın 125’inci maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararların ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak, Anayasada idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği belirtilmemiş, bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerinedayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte bulunması zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur.” AYİM 2. D., T. 02.02.2011, E. 2009/1041, K. 2011/138
  • “… Davacılar yakını …’ün olay tarihinde görev yerinden memleketine Kabul Toplanma Merkezi aracılığıyla güvenli kabul edilen günde seyahat edilecek şekilde tutulan, ücreti personel tarafından ödenen sivil araç ile seyahat ederken meydana gelen trafik kazasında vefat ettiği, zararın meydana gelmesinde idareye atfı kabil bir hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşılmakta ise de, davacılar yakınının Kabul Toplanma Merkezi aracılığı ile memleketine intikal için öngörülen emirler doğrultusunda hareket ettiği, nitekim bölge koşullarına uygun olarak alınan tedbirler doğrultusunda tutulan araç ile memleket iznine intikal amaçlı seyahat ederken kendi kusuru olmaksızın sivil aracın kaza yapması neticesinde vefat eden davacılar yakınının vefatı olayının bu haliyle hizmetten soyutlanamayacağı, bu şekilde meydana gelen zarar ile hizmet arasında illiyet bağı bulunduğu anlaşıldığından, kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davacıların uğradığı zararların idare tarafından karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır…” (AYİM 2.D. T. 19.01.2011, E. 2010/1301, K. 2011/60. )

 

  • “… Davacılar yakını J.Ulş.Er …’ın ölüm olayının bir kamu görevi olan askerlik hizmetinin ifası sırasında meydana geldiği, Adli Tıp Kurumu Bşk.lığı 1.İhtisas Kurulunun 13.04.2005 tarihli raporunda ‘kronik kalp damar hastalığı olan kişinin ölümünün kendinde mevcut kalp damar hastalığının aktif hale geçmesi sonucu meydana gelmiş olduğu’ belirtilmiş olmakla birlikte aynın raporda ‘kişinin ölümünden yaklaşık 4 saat önce uğradığı bildirilen etkili eylem sonrasında teçhizatlı olarak 400 metrelik bir mesafeyi önce yürüme sonra koşma şeklinde ağır efor sarf ettiği anlaşıldığından ve söz konusu eforun kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığını akut hale geçirebileceğinden…’ ifadelerine yer verilmiş olması karşısında ceza hukuku sorumluluğu açısından uygun illiyet bağının bulunmadığı kabul edilse dahi idare hukukundaki tazmin sorumluluğu bakımından efor sebebiyle kalp rahatsızlığının aktif hale geçmesi ile solunum ve dolaşım durması neticesinde meydana gelen vefat olayının hizmetten soyutlanamayacağı, meydana gelen zarar ile hizmet arasında uygun illiyet bağının bulunduğu ve illiyet bağını kesecek bir olgunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır…”(AYİM 2.D. T. 01.04.2009, E. 2005/754, K. 2009/371.)

 

  • “… Davacının moral çöküntüsü, alınganlık, şüphecilik ruhsal durumu altında intihar etmek kastıyla hareket ettiğinin kabulü karşısında, eylemin askeri hizmetin sebep ve tesiri ile meydana gelmediği, zararlı sonuç ile idare arasında illiyet bağı olmadığı…” AYİM 2.D. T. 02.10.2002, E. 2001/51, K. 2002/782
    “… Ortada bir zarar mevcut olmakla birlikte, davacının sakatlanmasının geceleyin ranzasında uyurken kendiliğinden düşmesinden kaynaklandığı, askeri hizmetin sebep ve tesirinden olmadığı, … zararlı sonuç ile eylem arasında nedensellik bağı bulunmadığı, davacının sakatlanması olayında idarenin sorumlu tutulamayacağı…”AYİM 2.D. T. 10.1.2001, E. 2000/405, K. 2001/48 (AYİM Dergisi, S. 16, s. 582)

 

  •  

    “… Tıbbi bilirkişi incelemesine göre özetle; mevcut komplikasyonun tecrübe ve bilgi düzeyi böyle bir müdahaleyi yapabilecek ve oluşacak komplikasyonları zamanında tespit ederek gerekli tedbirleri alabilecek düzeyde olduğu, hekim ihmali ya da dikkatsizliğinde, ya da yetki aşımından oluşmadığı kanaatine ulaşıldığı belirtilerek, hastada ortaya çıkan komplikasyonun eksik, yetersiz, hatalı ya da gecikmiş bir tıbbi müdahalenin söz konusu olmadığı… bu nedenlerle davacı hakkında yaptırılan ve yukarıda belirtilen tıbbi bilirkişi raporu uyarınca davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı zarar ile eylem arasında illiyet bağının kurulamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır…” AYİM 2.D. T. 12.03.2003, E. 2001/165, K. 2003/205 (AYİM Dergisi, S. 18, K. 2, s. 796).

 

  •  

    “… Davacının asayişle ilgili askerî bir görevin ifası sırasında iç güvenlik operasyonu esnasında teröristlerce döşenen uzaktan kumandalı bombanın patlaması sonucu kulaklarından rahatsızlanarak sakat kaldığı anlaşılmaktadır. Olayın meydana gelmesinde hizmetin kurulması ve işletilmesinden kaynaklanan idareye yüklenebilecek bir hizmet kusurunun varlığından söz edilemez. Ancak zararlı sonuç doğuran olay ile hizmet arasında illiyet bağı bulunduğundan kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın zarar gören üzerinde bırakılmayarak topluma yayılması adalet, – 32 -eşitlik, hakkaniyet esaslarına uygun düşeceğinden davacının zararlarının bu esaslara göre karşılanması gerekeceği sonucuna ulaşılmıştır…” AYİM 2.D. T. 25.01.2011, E. 2008/1251, K. 2011/123

 

  • “… Davacıların yakınının ölümü olayında elektrik panosunun kilidinin, panoyu emniyete almak ve yetkisiz kişilerin ulaşmasını engellemek fonksiyonunu icra etmediği, kullanılan panonun eski tip olması ve gereken tedbirlerin alınmamış olması, davacının kazan dairesindeki görevine ve elektrik panosu ile ilgili işlemlere nezaret edecek personelin tefrik edilmemiş olması, denetim faaliyetinin gerektiği gibi icra edilememiş olması sebepleriyle davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ve davacıların zararının idarece karşılanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır…” AYİM 2.D. T. 25.03.2009, E. 2007/330, K. 2009/350

 

  • “… Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile davacının hastalığı konusunda ihtisas sahibi olan bilirkişiler tarafından düzenlenen rapordaki görüşler ve davacının 2005 yılından itibaren 2007 yılına kadar komando eğitim faaliyetlerine ve paraşütle atlama faaliyetlerine katıldığı hususu dikkate alındığında; davacıda oluşan ‘servikal 6-7 anterior mikrodiskektomi kafes ile intervertebral fizyonlu+servikal siringomyeli’ tanılı rahatsızlığın askerlik görevinin sebep ve tesirinden kaynaklanmadığı, zararlı sonuçla idarenin davranışı arasında uygun nedensellik bağının bulunmadığı, idareyi sorumlu tutacak herhangi bir kusurlu hareket veya kusursuz sorumluluğu gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı anlaşılmakla, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin reddinin gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır…” AYİM 2.D. T. 19.01.2011, E. 2009/708, K. 2011/142.

 

  • “… Davacının maluliyetinin idare ajanlarının suç teşkil eden kastı eylemi neticesinde gerçekleştiği tespit edildiğinde her ne kadar idareye bir hizmet kusuru atfetmek mümkün değil ise de Anayasanın 129/5 nci madde ve fıkrasındaki ‘memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği’ hükmü ve 1602 sayılı AYİM Kanunu’nun 24 ncü maddesindeki ‘kişilerin askeri görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevi yerine getiren personel aleyhine değil; sadece bu mahkemede ilgili kurum aleyhine tazminat davası açabilecekleri’ hükmü karşısında idarenin söz konusu zararın giderilmesinde ‘istihdam ettiği ajanın görev kusurundan doğan objektif sorumluluk’ hali uyarınca sorumlu tutulmasının gerekeceği kanısına varılmıştır.” AYİM 2.D. T. 03.04.2002, E. 2000/303, K. 2002/234 (AYİM Dergisi, S. 17, K. 2, s. 1100).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir